قُلْ جَاء الْحَقُّ وَمَا يُبْدِئُ الْبَاطِلُ وَمَا يُعِيدُ [49]
49 - De ki: "Hak geldi, batılın önü de kalmaz, sonu da."
Meali 46. De ki: "Size tek bir
öğüt vereceğim: Allah için, başkalarıyla birlikte veya tek başınıza şöyle bir
durup düşünün! (Görüyorsunuz ki) arkadaşınızda cinnetten eser yok; o ancak
şiddetli bir azap öncesinde sizi uyaran bir kimse." 47. De ki: "Sizden
isteyebileceğim bir karşılık varsa o da sizin olsun; benim mükâfatımı verecek
olan yalnız Allah'tır. O her şeye tanıktır." 48. De ki: "Kuşkusuz rabbim
gerçeği ortaya koyar; O gaybı hakkıyla bilendir." 49. De ki: "Hak gelmiştir;
bâtıl ne yeni bir şey var edebilir, ne de eskiyi geri getirebilir." 50. De ki:
"Şayet ben yanlış yolda isem bunun vebali banadır. Eğer hu rin rahhimin hana vahvettiei sayesindedir.
Süohesiz O işitendir, yakındır." 51. Korkuya ve telaşa kapıldıklarında onları
bir görsen! Artık kaçış-kurtuluş yoktur, yakın bir yerden yakalanmışlardır. 52,
"Artık ona inandık" diyecekler; ama bu kadar uzak bir yerden (kurtaracak
bir imana) kavuşmak ne mümkün! 53. Daha
önce onu inkar etmişlerdi, körü körüne gayb hakkında atıp tutuyorlardı. 54.
Artık kendileriyle arzuladıkları arasına bir set çekilmiştir; tıpkı daha önce
benzerlerine yapıldığı gibi. Çünkü onlar sürekli şaşkınlığa iten bir kuşku
içindeydiler. [Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi
Dönmez, Prof. Dr. Sadrettin Gümüş, Kur’an Yolu :IV/394-395.]
Tefsiri 46-50. Bunca İbret örneği ve delilden sonra artık muhatapların
ister vicdanlarıyla başbaşa kalarak ister -çevresel baskılardan uzak ortamlarda-
fikir alışverişinde bulunarak, düşüncelerini bir noktaya odaklamaları
istenmektedir: Kendilerine çağrıda bulunan kişinin soyu sopu, çocukluğundan
itibaren o güne kadar ortaya koyduğu davranışlar hepsinin malumu; hiçbir zaman
ve hiçbir şekilde güvenilirliği, hak severliği, söz ve eylemlerinde makul ve
tutarlı olma hususunda en küçük bir ithama maruz kalmamış; -son sıralarda
belirli kişilerce ortaya atılan (sihirbazlık yaptığı veya aklını yitirdiği gibi)
bazı mesnetsiz iddialar dışında- şu an söylediklerinde çelişki bulunduğunu kimse ileri
süremiyor, aklî dengesine gölge düşürecek somut bir kanıt gösteremiyor; ayrıca,
yaptığı iş için kendilerinden bir karşılık beklemediğini de açıkça ifade ediyor.
Şayet bunun üzerinde taassuptan uzak biçimde ve insafı elden bırakmadan
düşünebilecek olurlarsa zaten mesele bitmiş olacak, apaçık hakikati Önlerinde
bulacaklardır. "Kuşkusuz rabbim gerçeği ortaya koyar" diye çevrilen 48.
âyetteki cümle ile ilgili başlıca açıklamalar şunlardır: Vahiy ile gerçekleri
açıklar, peygamberlerinin dilinden delilleri ortaya koyar; gerçekleri kalplere
ulaştırır, yerleştirir; hakkı bâtılın üzerine atar ve onu siler[
Zemahşerî, III, 264; Râzî, XXV, 269-270. "Hak" ve "bâtıl" hakkında bilgi için
bk. İsrâ 17/81 Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı,
Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sadrettin Gümüş, Kur’an Yolu:
IV/395.