• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/vehbiaksit
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=5321561576
  • https://www.twitter.com/vehbiaksit
  • https://www.instagram.com/vehbiaksit
  • https://www.youtube.com/channel/UC5S_skAvSgjSjx7-XW1KjAw
VEHBİ AKŞİT

Vehbi Akşit Çekmeköy Müftüsü

Kategoriler
Site Haritası
ŞİFÂ-İ ŞERİF DERSLERİ




Saat
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516
Aile Hayatı

Fransızca Site

İngilizce Öğreniyorum
Kaleiçi Camii sanal tur
Adım Adım Hac
İbrahim Halveti
ibrahim halveti
Vav ve Elif

Vav ve Elif

~~~ "ELİF" ile "VAV" 'ın HİKAYESİ ~~~

 

Manayı bilmeyenler 'vav' diyemez vay der.

Buna anlamca vaveyla denir.

Yani 'vav' olamadıkları için feryad edenlerin halidir.

 

“Elif”le “Vav” hakkında pek çok hikaye duymuş veya okumuşsunuzdur. Ben de okuduklarımı, duyduklarımı, elimden geldiğince toparlayıp, sizlerle paylaşmak istedim. (İ. Kadri ŞENDOĞDU - http://www.yenimeram.com.tr)

 

Kutsal kitabımız Kur’anı Kerim Elif’le başlar. Tasavvufta “Vav” kainat, “Elif” kainatın anahtarıdır. Bir görüşe göre Elif, alfabenin ilk harfi olduğu gibi diğer harflerin de sebebi ve kaynağıdır. Hattat İbn Muklâ’nın kaligrafi sistemine göre, bütün diğer harfler “Elif” şeklinde yazılmalıdırlar. Buna göre diğer harflerin hepsi “Elif” harfinin değişik kıvrımları şeklinde yazılmasıyla meydana geldiğinden o tüm harflerin aslı ve esası durumundadır. Düz bir çizgiden oluşan Elif’in noktasının bulunmaması ve kendisinden sonra gelen harfe birleşmemesi “Vahdet”i temsilinin ayrı bir noktasıdır. Elif, tasavvufta Allah (cc.)’ın simgesi olmuştur. Çünkü Elif bütün harflerin evveli olduğu gibi Allah (cc.) da bütün varlıkların evvelidir. “Ebced hesabı” denilen ve Arap alfabesinin ebced tertibine dayanan rakamlar ve hesap sistemi Müslüman milletler arasında da kullanılmıştır. Elif ebced hesabında da bir 1 sayısına tekabül etmektedir.  Bu yönüyle de Allah’ın birliğini temsil eder. Elif ister harf, ister sayı olsun daima dik yazılır.

 

Elif olmak zordur.

Çünkü Elif olmak,

Yuvarlak bir dünyada dik durmanın,

Dik ve önde,

Belki acıyla,

Ama vazgeçmeden durmanın.

Dünya ne kadar dönerse dönsün,

Olduğu yerde kalmanın adıdır Elif olmak (Mevlana İdris)

 

Eskiden çocuk yaşta tahta çıkan padişahların cülûs merasimleri sırasında alnına bir Elif çekmek âdetti. Bu âdet daha sonra halk tabakasına da kaymış ve akıllı, güzel çocukların alınlarına nazardan korumak gayesiyle Elif çekilmeye başlanmıştır.

Yunus Emre'nin Elif’e olan tutkusu çocukluk yıllarına kadar dayanır. Konuyla ilgili efsanesi dilden dile dolaşarak gönümüze kadar gelmiştir.

Yunus çocukken, her Müslüman çocuk gibi, Kur'an okumayı öğrenmek, ilmihal bilgileri edinmek için mahalle mektebine gider. Orada, Elif harfinden başka hiçbir şeyi telaffuz etmek istemez. Günler, aylar, hatta yıllar böyle geçer, o, bir türlü “be” ye geçemez. Elif'ten öteye geçemeyen, susan, sustukça hırpalanan Yunus'un dili, bir gün çözülür. Kendisine Elif harfinin telaffuzundan öte ders öğretmeyen hocasına:

“Elif okuduk ötürü,

Pazar eyledik götürü,

Yaradılmışı hoş gördük

Yaradandan ötürü.”

diyerek başının pek hoş olmadığı mektebi terk eder.

 

Yunus’un Elif’in sırrını bu dörtlüsünde ne kadar güzel dile getirdiğini anlamak, herhalde güç olmasa gerek. Bilindiği gibi “Elif” harfi ötürü okunduğu zaman “o” olur, yani Türkçemizde üçüncü tekil şahsı gösteren “o” zamiri meydana gelir. “O” zamiri yalın halde ve tek başına kullanıldığı zaman Allah isminin yerini almış olur. Türkçedeki “o” zamiri, Arapçadaki “hû” zamirinin karşılığıdır. O yüzden Elif’i ötürü okumak demek “hû” zikrini diline vird etmek demektir. Devamında ise, Allah'ı, kainatı, insanı bilmesi sebebiyle de yaratılmışların bütün kusurlarını, yaratıcısının hatırı için affetmektedir.

Yunus’un Elif'den öteye geçmemesinin nedenine gelirsek; Aşağıdaki iki beyit bunun sebebini apaçık göstermekdedir:

 

Dört kitabın ma'nisi tamamdır bir Elif’te,

Sen Elif dersin hoca, ma'nisi ne demektir?

ve

Dört kitabın manisi, bellidir bir Elif’te

Be dedirmeğil bana, ben bu yolda azarım

 

Beyitlerinden anlaşılıyor ki, hocası Yunus'a Elif'in tasavvufa göre manasını anlatmamaktadır.  Elif’i yani Allah’ı bilmek her şeyi bilmek demektir. Elif, “Bir” olduğu için her şeyin kaynağıdır.

Dört kutsal kitabın özü ve ruhu bir Elif harfinde apaçık bellidir! Elif, düz bir doğru “l” şeklinde yazılır. Bu şeklinden ötürü şair, dört kitap da türlü örnekler ve hikâyelerden yola çıkarak insanlara bir tek buyruk verir:

Doğru ol! Dosdoğru yaşa! Allah'tan gayrı her hangi bir iş, arayış ve yöneliş, insanı azdırmaktan, tek olan doğru yoldan saptırmaktan başka işe yaramaz". 

O, Elif ile temsil edilen ''vahdet''le birlikte kalmak istemekte, “ba ya da be”ye gitmemekte, ayak diretmektedir.

Hz. Mevlana Elif’i aşka benzetmiştir. Elif’in gizli anlamlar içerdiğini ve bazı kelimelerin de Elif’le başladığını söyleyen Mevlana, şunları söyler:

“Aşk da tıpkı Elif gibidir, isminde gizlidir, ama okunmaz. O olmadan da besmele sese gelmez. O her şeyin içindedir, ama hiç bir şeyde görünmez.”

Tarikatlarda bir kısım tarikat eşyaları Elif’le yapılmış isimler taşır.

ELİFÎ SUMAT: Mevlevî tekkelerinde, dervişlerin topluca yemek yemeleri için kullanılan, deriden yapılmış sofraya denir.

ELİFÎ NEMED: Nemed Farsça, yün kemer demektir. Mevlevîlerin, tennure denilen etek üzerine sardıkları kemere denir.

ELİFÎ ŞALVAR: Pantolon şeklindeki şalvarlara bu isim verilir.

ELİFÎ TÂC: Tarikat ehlinin giydiği yassı başlığa verilen addır.

Türklerin elinde Elif, hem çiziliş güzelliği ile bir sanat şaheseri, hem Türk dilinde doğruluğun ve dürüstlüğün simgesi, hem de Türk kızlarının ince, zarif ve endâmını simgeleyen milli bir ismi olmuştur. Elif’in doğruluğun simgesi olduğunu göstermesi açısından, dünyaya serzenişte bulunan Nesîmî’nin şu beyti güzel bir örnektir:

 

“Aslı denîdir dünyanın zatında yoktur Elif

Terkibine gel bak ânun şol ya vü nûnü dâline.”

 

Gerçekten de “Dünya” kelimesinin kökü olan ve alçak anlamına gelen “denî” kelimesinin her üç harfi de eğri büğrüdür, içinde “Elif” yani doğruluk yoktur.

“Vav”ın “Elif”le münasebeti ne kadar iyiyse, kainatın dengesi de o kadar düzgündür.

Kim kimi hatırlarsa evvel o ona koşar. Kainatta tüm cisimler boşlukta dönerken insan belki o yüzden boşlukta kalmamış, Rabbi onu imanla doldurmuştur. Evvelde eliftir, bir ilahi nefesle ahirde vav olur kainat. İyi bakıldığında, görmek için bakıldığında; Bazen bir insanın secdedeki hali, bazen bir ceninin anne karnında ki haline benzer 'vav' harfi,  Allah 'ın  "Vahid" ismini ve birliğini simgeler.  Ebced hesabında 6 rakamına denktir ki; Bu yönüyle aynı zamanda imanın 6 şartını temsil ettiği söylenir.  Harfi med olduğu gibi, kasem harfidir. Aynı zamanda, iki cümleyi veya özneyi bağlayan bağlaçtır.

İslam âlimlerine göre Allah kelimesinin tasavvufta karşılığı "66" sayısı... Birbirine kenetlenmiş iki Vav harfidir. Rabb'imizi temsil ediyor yani. İşte bundan 'Vav'ın birliği, dirliği, beraberliği ve haddini bilmesi... 

Osmanlı döneminde padişahın namaz kıldığı yerin (hünkâr mahfilinin) kapısı bir insan boyundan çok daha kısa olurmuş. Kapısının üzerinde ise iki "Vav" harfi, 66 ifadesi, yani yüce Allah'ın isminin sembolü muhakkak bulunurmuş. Padişah başını eğsin, kul olduğunu bilsin, ayakları yere bassın diye... Çünkü bu âlemi yaratan, sonsuz kudret sahibi Allah (cc) var; unutmasın diye.. 

Hz.Mevlana "-İnsan 'vav' şeklinde doğar,  bir ara doğrulunca kendini 'elif' sanır.  İnsan iki büklüm yaşar,  oysa en doğru olduğu gün ölmüştür.  Kulluğun manası 'vav' 'dadır,  'elif' uluhiyetin ve ehadiyetin simgesidir.  O yüzden Lafz-ı İlahi 'elif' 'le başlar.  'Elif' kainatın anahtarıdır,  'vav' kainattır.  Rabbi 'vav' gibi mütevazı olsun ister kulları. Musa (as.) 'dal' olmuştur ama firavunun gözü 'Elif' 'te kalmıştır. İbrahim ateşte 'vav' `dır, nemrut bizzat ateşe odun." der.

Yunus, 'vav' olup balığın karnında anca kurtarmıştır kendini. İnsan iki büklüm olunca rahat eder ana karnında.  Boylu boyunca uzansa da kim rahattır mezarında?

Rabbimizin huzurunda “Vav“ olamayan bizler, kişisel çıkarlarımız için başkasının önünde eğilirken kendimizi ne kadar sorguluyoruz acaba.

“Vav” deyince yaklaşık 350 senedir değişmeden günümüze kadar gelen çok bildik bir hikaye vardır. Osmanlı Devleti'nin en büyük hat sanatı ustalarından Hattat Hafız Osman’ın hikayesi. Yoo hikaye deyip geçmeyin. Tümüyle gerçek olup, pek çok kaynakta yer almaktadır. İşte bu nedenle bende size aynen nakletmek istedim.

Hafız Osman fırtınalı bir günde dolmuş kayıkla Beşiktaş'a geçecektir.  Bir kayığa biner.  Yol bitmek üzereyken kayıkçı ücretleri ister.  Fakat Hafız Osman o gün aceleyle çıktığı için yanına para almayı unutmuştur.  Kayıkçıya; "efendi,  yanımda param yok,  ben sana bir 'vav' yazayım,  bunu sahaflara götürür karşılığını alırsın" der.  Kayıkçı yüzünü ekşitip söylenerek yazıyı alır. Bir müddet sonra kayıkçının yolu sahaflar tarafına düşer.  Bakar ki yazılar,  levhalar iyi fiyatlarla alınıp satılıyor.  Cebindeki yazıyı hatırlar ve götürür satıcıya.  Satıcı yazıyı alır almaz  "Hafız Osman vav'ı" diyerek açık artırmaya başlar. Sonuçta iyi bir fiyata 'vav'ı satar kayıkçı.  Kayıkçı bir haftalık kazancından daha fazlasını bu 'vav' ile kazanmıştır.  Bir gün Hafız Osman yine karşıya geçecektir ve yine aynı kayıkçıyla karşılaşmıştır.  Yol bitmek üzereyken yine ücretler toplanır.  Hafız Osman 'da yol ücretini uzatır kayıkçıya. Kayıkçı "efendi para istemez, sen bir 'vav' yazıver yeter" der.  Hafız Osman gülümseyerek; "efendi o 'vav' her zaman yazılmaz.  Sen dua et para kesemi yine evde unutayım" der.

“Vav” ... Hat sanatının ilk öğrenilen harfi. O yazılınca, diğerleri peşinden bir bir dökülüveriyor. Bir de rahlenin önünde kendini Vav çekmeye hazırlayan öğrencinin imtihanı. Çekilmesi en zor harf olduğundan bu.

"Sabır ve namazla Allah’tan yardım isteyin. Rablerine kavuşacak ve O’na döneceklerini umanlar ve Allah’a gerçek bir saygı gösterenlerden başkasına namaz elbette ağır gelir" ( Bakara suresi 45. Ayet). 

Sonra çağırır insanı.

“Secde et ve rabbine yaklaş!” Alak suresi 19. ayet (Diyanet İşleri meali).

Belki cennet müjdelemek içindir bu davet, belki kendi yanına çağırıyordur. Ya da ne bileyim belki de “Eğil de ben senin başını göklere erdireyim, yıldızları ayağına sereyim, sana gezmekle bitiremeyeceğin cennetler, sayısız nimetler vereyim” demektir bu.

Kısacası secde et, “Vav” ol, vay dememek için. Manayı bilmeyenler Vav diyemez vay der. Buna kısaca Vaveyla denir. Vaveyla, bir acı ve tehlike üzerine koparılan çığlık değilmidir?

O halde bu dünyada ve ahiret hayatında kurtuluşa erenlerden olabilmek için;

Elimizde, dilimizde, gözümüzde, gönlümüzde, kısacası tüm duyu organları ve ruhumuzda “Vav” olmasını bilmeliyiz. Allah (cc)’ın kullarının en çok kıyam (Elif) ve secde hallerinden (Vav) hoşlandığı herkesin malumudur. Ancak şunu da unutmayalım ki gayemiz “Elif” olmak değil, “Elif”e ulaşmak olmalıdır.

Ne mutlu o kula ki; Allah'a (cc.) huzurunda edeple eğilerek, alnını seccadeye sabitleyerek, tevazunun zirvesinde “Vav” olmakta. Ne mutlu o kula ki; Yaradılış gayesi ve hayatının özeti “Vav”.

“Elif gibi doğru konuş, yalan söylemesin dilin…

Vav gibi edepli ol, göstersin bunu lisan-ı halin... (Hz. Mevlana)






Bu eser 1956 senesinde yazılmıştır ve şu anda orjinali İstanbul Topkapı Sarayı Yazı Salonu'nda bulunmaktadır. Orjinal boyutları 43x54 cm'dir. Eserin en alt satırında Arapça olarak  'İcazet' yazı stili ile hattatın imza cümlesi yer almaktadır ve manası şöyledir: 'Bunu yazan Güzel Sanatlar Akademisi hat muallimi fakir Hacı Mustafa Halim günahlarının bağışlanmasını diler.'

Hattatlar bazen eserlerinin sonuna bu tür imzalar atarlar ve kendilerini 'âciz', 'fakir', 'günahkâr' gibi sıfatlarla niteleyerek tevâzu gösterirler.

Bu çalışmada İslam inancının temel taşlarını görüyorsunuz. Buradaki yazıların hepsine birden 'Amentü' adı verilir. Çoğu müslümanın ilk ezberlediği duâlardan birisi budur. Çünkü bu duâ, Müslüman kabul edilmek için söylenmesi gereken sözleri toplu olarak bir araya getirmektedir.

Duâ Manası: "(En üst orta Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla başlarım. (Sağ ve sol daire için Allah Teâlâ'ya imân ettim (orta kısım) ve meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kadere, hayrın ve şerrin Allah'tan olduğuna, (ortanın altı) öldükten sonra dirilmenin gerçek olduğuna inandım. Ben şahitlik ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur ve yine şahitlik ederim ki Muhammed onun kulu ve Resuludür."

http://www.ugurabi.net/elifilevav.html


ELİF ve VAV'ın HİKAYESİ

 




Yorumlar - Yorum Yaz
30 Cüz ve Mesajlar
Ses Gazetesi Yazılarım
Hadislerle İslam
Günlük Program
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam48
Toplam Ziyaret3599489

Uymazsan Trafige

Dini Bilgiler
Google Translate
Her Güne Bir Ayet ve Hadis

Siyer Araştırmaları Merkezi



İslam Ansiklopedisi
Hava Durumu
Diyanet Namaz Sitesi
Diyanet PDF
Kuran Elif Bası