Hac ibadeti, maddi olduğu kadar, manevi yönü ağır basan bir ibadettir. Hacca gitmeyi arzu eden hacı adaylarının, yaklaşık altı ay önceden hazırlıkları başlar. Önce ön kayıt, arkasından fazla başvuru olduğu takdirde kura heyecanını en derinden hissederek yaşarlar. Kura çekilişinde adını duyanların sevinç gözyaşlarını görmek gerekir.
İl Müftülüklerinin hazırlamış olduğu hac seminerlerinde hacı adayları, temel hac bilgilerini öğrenirken, orada olması gereken kuralları da dikkatlice dinlerler. Kendilerine mübarek olsun diyerek ziyarete gelenler, hele bir de daha önce hacca gitmişlerse, edindiği tecrübeleri yeni hacı adayına büyük bir zevkle anlatırlar. Kimisinin ak dediğine, diğeri kara demiştir. Olsun, bir kere o da mübarek yerleri görecektir. Sevinçle katılır seminerlere...
Seminerlerde, hac ile ilgili terimler, kitabi bilgiler, vaaz şeklinde hacılara anlatılır. Bağlı bulunduğu ilin en büyük camisinde, tam orta yerde bir Kabe maketi vardır. Şaşkın şaşkın bakar hacılar. Görevliler anlatır. Hacer-i Esved burası, mültezem burası, hıcr burası, rükn-ü yemanî, altınoluk burası... diye söylerler. Hacer-i Esved’in bulunduğu yerden istilam yapılacak. Tavafa buradan başlanacak diye. Tavaftan sonra mümkünse Makam-ı İbrahim’in arkasında iki rekat namaz kılınacaktır. Mümkünse kelimesini üzerine basa basa söyler görevliler.
2004 yılında kafile başkanı olarak şahit olduğum bir hadiseyi sizlerle paylaşmak istedim. Hacer-i Esved’i öpemedim. Ama kadın olduğu halde, Hacer-i Esved’i öpmek için çaba sarfeden kadınları görünce çok şaşırdım. Hele bir de tavafını tamamlayıp Makam-ı İbrahim’de namaz kılmak için yol kesen, tavafının akış hızını engelleyenleri görünce, bu kimselere hakaret edenleri gördüm. Atalarımız ne güzel söylemişler “Kaç sevaptan girme günaha”. Yani sevap işleyeceğim diye, arkadan gelen kafilelerin hızını kesen, hanımı namaz kılsın, sevap alsın diye etrafında pervane olan beyler...
Böyle bir durum ile karşı karşıya kalmış bir durumda, onları hayretle seyrederken, biraz da kızarken bir ses duydum. Makam-ı İbrahim’de namaz kılanları kastederek bir Türk hacımız şöyle diyordu: “CENNET GARANTİ, CENNET GARANTİ”
İşte bu söz, bu yazının ilham kaynağı oldu. Hani bir yarışma programı vardı? Sonunda “mi acaba, mı acaba?” Şimdi şu soruyu sormak gerekmez mi? Tavaf esnasında insanlara eziyet eden, tavafın akış hızını yavaşlatan, sıkışmalara, ezilmelere ve hatta ölümlere bile neden olabilecek bu davranışlarda bulunanlar doğru mu yapıyorlar, yoksa yanlış mı? İşte “CENNET GARANTİ, CENNET GARANTİ” diye seslenen hacımızın bu anlam dolu sözlerine hak vermemek mümkün mü?
Hacca giden tüm dünya müslümanlarının bu konularda daha hassas olma dilek ve temennisiyle, 2004 yılında hac vazifesini yerine getirenlerin haclarının kabul olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.