Allah’a kendi başımıza duâ edip isteklerimizi arz ettiğimiz gibi, Allah’ın sevdiği bir kula da kendimiz için duâ ettirebiliriz. Bazen de sâlih bir kul denk gelip bize duâ ettiği zaman ne kadar sevinir, huzur buluruz. Düşünelim ki insan bir melekle karşılaştı, ondan duâ talep etti, melek de o insan için duâ etti, Allah’a yalvardı. Bu olayda her halde o insan çok büyük hafiflik hissedecek, sürur duyacak ve rahatlayacaktır. İşte melekleri kendimize nasıl duâ ettirebiliriz düşüncesi bu satırların konusunu teşkil edecektir.
Ayet ve hadisleri okudukça meleklerin duâ ettiği durumları tesbit etmeye çalıştık. Burada arz edeceğimiz liste şüphesiz ki tüm durumları kapsamayacaktır. Bu konuda Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Orhan ÇEKER, “Melekleri Kendimize Nasıl Duâ Ettirebiliriz” isimli makalesi ile bu konu ile ilgili hadis-i şerifleri tesbit ederek bu konuda bir başlangıç yapmıştır.[1]
Aynı konuda, Dr. Ömer ÇELİK, “Melekler Bizler İçin İstiğfâr” isimli makalesi ile bu konu ile ilgili ayetleri tahlil etmeye çalışmıştır.[2]
Rastladığımız kadarıyla melekler şu durumlarda insanlara duâ ederler:
1. TÖVBE EDENE MELEKLER DUÂ EDER
İnsan işlediği gayr-i meşru amellerden ve gafletten el çeker, pişmanlık duyar ve tövbe ederse, melekler o insana duâ eder ve mağfiret dilerler. Meleklerin bu durumda duâ ettiklerini şu ayetlerden öğreniyoruz:
a) Melekler İman Eden Kimseler İçin Duâ Ederler:
“Arşı yüklenen melekler ve arşın etrafındakiler, Rablerini hamd ile tesbih ederler. O’na iman getirirler ve iman eden kimseler için şöyle mağfiret dilerler. Ey Rabbimiz! Senin rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. Bunun için tövbe edenleri ve senin yoluna koyulanları bağışla, onları cehennem azabından koru. Ey Rabbimiz! Onları ve atalarından, zevcelerinden, nesillerinden salih olanları, kendilerine vaad ettiğin Adn cennetine koy. Şüphesiz sen Azizsin, Hakimsin. Bir de onları fenalıklardan korursan muhakkak kıyamet gününde bağışlamışsındır. İşte bu, en büyük kurtuluştur.[3]
Yani Ey Rabbimiz, tövbe edip senin yoluna giren bu kulları ve onların atalarından, zevcelerinden ve çocuklarından dünyada iken ehl-i iman olup senin razı olacağın slih amelleri işleyenleri de onlarla beraber, taatine dönenlere vaad ettiğin Adn cennetlerine/içlerinde ebedi ikamet edilecek bağlara bahçelere girdir.[4]
Cennet ehlinin sevinç ve sürurlarının, neşe ve kıvançlarının tam ve mükemmel olması için melekler böyle duâ ederler. Böylece onlar birbirine komşu konaklarda bir araya gelmek suretiyle gözleri aydın olur, sevinirler. Nitekim Allah Teâlâ başka bir ayet-i kerimede şöyle buyurur:
“İnanan, soyları da inançta kendilerine uyan kimselere soylarını da katarız. Onların işlediklerinden hiçbir şey eksiltmeyiz.”[5] Yani gözleri aydın olsun diye hepsinin derecesini eşitleriz. Derecesi aşağı olanla müsavi olsun diye derecesi yüksek olanın derecesini alçaltamayız. Aksine katımızdan bir nimet ve lütuf olarak bir çok amellerini eşitleyerek amel bakımından eksik olanın derecesini yükseltiriz.[6]
“Onları her türlü kötülüklerden koru” ifadesinde bahsedilen kötülükler, dünyadaki batıl inançlar ve bozuk ameller de olabilir. O zaman mana: Sen dünyada kimi kötülüklerden; yanlış inanç ve bozuk amellerden kurtarırsan, muhakkak ki kıyamet günü onu rahmetine mazhar etmiş olursun. Bu ise büyük bir kurtuluştur. Çünkü dünyada yapıp beraberinde götürdükleri parça parça amellerin karşılığı olarak akılların idrakten aciz kalacağı mülkler elde edeceklerdir.[7]
b) Melekler İnsanlara Allah’tan Mağfiret Dileyerek Duâ Ederler:
“Gökler, neredeyse üstlerinden parçalanacaklar; melekler de Rablerini hamd ile tesbih ederler ve yerde olanlara mağfiret dilerler. Haberiniz olsun: gerçekten Allah, bağışlayan ve esirgeyen O’dur.”[8]
Yani melekler, insanların Allah’a karşı yaptıkları ne büyük küstahlıktır. Oysa onlara bir sürü imkan bahşetmekle ihsan eden ve dolayısıyla sadece de hamd edilmeye layık olan O’dur. Allah insanların yapmakta oldukları bu küstahlıklar yüzünden her an azabını gönderebilir.”
Cenab-ı Hak, Ahzab Suresi’nde mü’minlere hitaben, kendisini çokça zikretmelerini ve sabah akşam O’nu tesbih etmelerini emrettikten sonra:
“Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerine rahmetini gönderen O’dur. Melekleri de size istiğfâr eder. Allah mü’minlere karşı çok merhametlidir,”[9] buyurarak meleklerin özellikle mü’minlere istiğfâr ettiğini açıklamaktadır.
Arzı taşıyan meleklere “hamele-i arş” denilip bunların sayılarının dört olduğu rivayet edilmiştir.[10] Kıyamet gününde ise bunların sayıları sekiz olacaktır.[11] Arşın korunma ve tedbirine memur olduklarından bu isim kendilerine mecazen verilmiştir. Arşın etrafındaki melekler ise arşı tavaf eden meleklerdir. Nitekim bunlarla ilgili olarak da:
“Melekleri görürsün ki, Rablerine hamd ile tesbih ederek Arş’ın etrafını kuşatmışlardır,”[12]
Yukarıda meallerini verdiğimiz ayetlerden de açıkça verdiğimiz ayetlerden de açıkça anlaşılacağı üzere Arş’ı taşıyan ve bir de Arş’ın çevresinde bulunup Rablerini hamd ile tesbih eden, O’na şükreden, kendileri için O’ndan başka ilah olmadığını ikrar eden melekler, iman edenler için istiğfâr etmekte; Rablerinden, kendileri gibi Allah’ın birliğini ikrar eden ve O’nun dışındaki ma’budlardan teberri eden mü’minleri bağışlamasını istemektedirler. Kullarından şirkten tövbe edip tevhide dönen ve Allah’ın girilmesi istediği yola giren, O’nun emrettiği metodu takip eden yani emir ve nehiylerine tabi olanların günahlarından vazgeçmesini O’ndan talep etmekte ve onları kıyamet günü ateş azabından korumasını istemektedirler.[13]
Allah’ın mağfireti, kulu, kendisine azap dokunmasından korumasıdır. İstiğfâr da bunu sözle ve fiille istemektir. Çünkü sadece sözle istiğfâr, yalancıların işidir.[14]
Meleklerin mü’minlere istiğfârından maksat, onlara şefaat etmeleri, onları tövbeye teşvik etmeleri ve onlara mağfireti gerektiren amelleri ilham etmeleridir. Burada meleklerin Adem oğullarının günahlarına müttali olduklarına bir işaret; cinsler farklı olsa da imanda ortaklığın nasihat ve şefkati gerekli kıldığına bir tembih vardır. Zira iman, en kavi ve en mükemmel bir bağdır.[15]
Saadetin kemali şu iki mühim hususa riayete bağlıdır: Allah’ın emrine ta’zim ve mahlukatına karşı şefkat. Melekler de buna riayet ederek önce Allah’ı tazim etmişler sonra da O’nun mahlukatına şefkat babında onlara istiğfâr etmişlerdir.[16]
Melekler o kadar hassastırlar ki, belki insanlar tövbe edip, şirk koşmaktan vazgeçerler umuduyla, azap göndermemesi için Allah’a yalvarmaktadırlar.
2. MÜ’MİN KARDEŞİMİZE GIYABINDA DUÂ ETTİĞİMİZ ZAMAN MELEKLER DUÂ EDER
Mü’min kardeşimize gıyabında duâ ettiğimiz zaman yanımızdaki melekler de aynıyla bize duâ ederler. Resûlüllah (S.A.V.) bu hususta şöyle buyurur:
Ebüd’d-Derda (R.A.)’dan rivayete göre şöyle demiştir. Resûlüllah (S.A.V.) Efendimizden işittim. Buyurdu ki: “Müslüman bir kul, din kardeşi için gıyabında duâ ederse, Melek de: “Onun için istediğinin bir misli de senin için olsun.” diye duâ eder.[17]
Aynı konuda yine Ebüd’-Derda (R.A.)’ın rivayet ettiği başka bir hadis-i şerifte Peygamberimiz (S.A.V.) şöyle buyuruyor:
“Müslüman bir kişinin din kardeşi için gıyabında ettiği duâ kabul olunur. Onun başucunda me’mur bir melek vardır ki, o Müslüman, ne zaman bir din kardeşi için hayır duâ ederse o melek ona: Duân kabul olsun, istediğinin bir misli de senin için olsun, diye duâ eder.”[18]
Hadis, müslüman kardeşine gıyabında yapılan duânın faziletini bizlere ifade etmektedir. Bu cevap, müslüman kadın ve erkek cemaatine gıyaben yapıldığında elde edilir. Kişi başkalarını gıyaben hayırla anmalı; gıybetlerini değil, güzel huylarını anarak, duâda bulunup, meleklerin kendi adına yapacakları duâyı kazanmalıdır.
Kişinin kendisi için ve kardeşi için duâ etmesi müstehaptır. Bu ihlasa daha uygundur. Seleften bazıları, kendileri için duâ edecekleri zaman, kardeşlerine duâ ederlermiş. Çünkü yanında bulunan melek o şahsın adına o zaman duâ edecektir. Kişinin gıyabındaki duâsı da kabule şayandır. Böylece duâsı onun hakkında kabul edilmiş, kendisine de aynen duâ edilmiş olmaktadır.[19]
3. ALLAH YOLUNDA MAL HARCAYAN KİŞİYE MELEKLER DUÂ EDER
Allah yolunda mal harcayan kişiye melekler duâ eder. Aksine elini sıkı tutup sadaka vb. şeyleri vermeyene de bedduâ eder. Peygamberimiz (S.A.V.) şöyle buyurur:
“İstisnasız her gün iki melek iner. Birisi:
Ya Rabbi! Senin yoluna mal harcayana, harcadığının yerine mal ver (eksilttiğini doldur)” diye duâ eder. Diğeri:
Ya Rabbi! Elini sıkı tutup mal harcamayanın malına telef ver” diye duâ eder.[20]
4. ABDESTLİ OLARAK NAMAZ VAKTİNİ BEKLEYENE MELEKLER DUÂ EDER
a) Abdestli Olarak Camide Namaz Vaktinin Girmesini ve Namaz Kılmayı Bekleyene Melekler Duâ Eder:
Ebu Hureyre (R.A.)’den ittifakla nakledilen hadis-i şerifte Resûlüllah (S.A.V.) şöyle buyurmuştur:
“Kişinin cemaatle (camide) kıldığı namazı, evde veya çarşıda kıldığı namazından, yirmi bu kadar derece üstündür. Zira bir kimse güzelce abdest alır, sırf namaz kılmak maksadıyla camiye gelirse, camiye girinceye kadar attığı her adımla onun derecesi yükselir ve günahı bağışlanır. Camiye girince de namaz için oturduğu müddetçe namazda gibi olur. Namaz kıldığı yerde kaldıkça kimseye eziyet etmediği ve abdesti bozmadığı takdirde (ve yahut da dünyaya ait konuşmadığı) takdirde, melekler ona şöyle duâ ederler:
“Allahım! Sen buna rahmet et; Allahım! Onu yarlığa; Allahım! Tövbesini kabul et” derler.[21]
Hadiste geçen (çarşı), insanların ticaret mallarını oraya sevk etmelerinden veya insanların orada dizleri, ayakları üzerine durmalarından dolayı bu ismi almıştır.
Çarşıda veya evde tek başına kılınan namazdan, camide cemaatle kılınan namaz daha faziletlidir.
Evde kılınan namaz da çarşıda kılınan namazdan faziletlidir. Zira çarşı, Pazar, şeytanın daha etkili olduğu yerlerdir. Evde ve çarşıda cemaatle kılınan namaz da, tek başına kılınan namazdan daha faziletlidir.
Hadis, namazın diğer amellerden daha faziletli olduğuna delalet etmektedir. Nitekim meleklerin namaz kılanlara duâ etmesi bu durumu ifade etmektedir. Ayrıca salih kişilerin meleklerden üstünlüğüne işaret vardır. Zira salih insanlar ibadetleriyle meşgul olup derecelerini yükseltirler. Melekleri ise onlara istiğfâr ve duâ ederler. Huşuyu gidermesi ve kalbi alıkoyması gibi nedenlerle sokakta, çarşıda namaz kılmak, hoş olmamakla beraber caizdir.
Bir kimse abdest alıp, namazını dosdoğru kılar ve mescitte bir kimseye eza vermezse meleklerin duâsına mazhar olur. Çünkü meleklerin bir görevi de mü’minlere duâ etmektir. Nitekim Cenab-ı Allah: “Arşı taşıyanlar ve onun çevresinde bulunanlar, Rablerini överek tesbih ederler. O’na inanırlar ve mü’minler için (şöyle) mağfiret dilerler.”[22]
b) Abdestli Olarak Namaz Kılmayı Bekleyene Melekler Duâ Eder
Ebu Hureyre (R.A.)’den Resûlüllah’ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Biriniz, abdestini bozmadan namaz kıldığı yerde oturmaya devam etteği müddetçe melekler; “Allahım! Onu affeyle! Allahım! Ona rahmet eyle! Diye duâ ederler.[23]
Hadis, namaz kılınan yerde namazdan sonra bir beklemenin güzel olduğunu anlatmaktadır. Yasak kılınmış lakırdılara dalmadan oturulması, meleklerin duâsını celbeder. Kullarının ibadetlerine melekleri seyrettirip, duâ etmelerini sağlaması Allah’ın (C.C.) bir lütfudur.
Hadis, camilerde namaz vaktini beklemek için oturmanın fazileti hakkında varid olmuştur. Bir ibadet için beklemek de sevap açısından ibadet gibi telakki edilmiştir. Namaz bekleyen müslüman, camide otururken bile namaz ibadeti içindeymiş gibi sevap yazılır.[24]
Hadiste geçen "musalla:namaz kılınan yer" ile mutlaka cami veya mescidin kasdedilmediğinde alimlerimiz görüş birliği içindedir. Namaz kılınan yer cami, mescid, ev, iş yeri veya herhangi bir mekân olabilir. Namazdan sonra abdestli olarak Kur\'an okumak, dua etmek, Allah\'ı zikir veya tefekkür maksadıyla oturmak da bir nevi ibadettir. Böyle hareket edenlerin günahlarının bağışlanması ve Allah\'ın rahmetine nâil olmaları için melekler dua ederler. Abdesti bozan şey anlamına gelen hades, fıkhî açıdan alınmasını gerektiren şeylerden birini yapmak anlamında kullandığı gibi, zühd ve takva hayatı açısından, yasaklanmış bir dünya kelamı, gıybet ve dedikodu, insanları çekiştirme gibi haram kılınmış bir davranış da hades tabiri içinde mütalaa edilmiştir. Bu haram davranışlar abdesti bozmaz ve yeniden alınmasını gerektirmezse de büyük günah oldukları için insanın iyilikleri karşılığında kazandığı sevaplarını yitirmesine yol açar. Namaz kılarak Allah\'a yaklaşmayı hedefleyen bir insanın böyle kötü karşılanan davranışlardan uzak durması gerekir. Bu vasıfları üzerlerinde taşıyan kimselere ise, melekler istiğfar etmez ve rahmet dilemez. Böyle hadislerin hikmet ve gayesi, mü\'minlerin ibadet ve hayırlarını boşa giderecek iş ve davranışlardan uzak durmalarını temin etmek ve onları uyarmaktır.
Bu hadisten öğrendiğimize göre; namazdan sonra, namaz kılınan yerde bir süre oturarak dua, tesbih, Allah\'ın zikri ve tefekkürle meşgul olmak müstehaptır. Cami ve mescidlerde otururken abdestli olmak gerekir. Mescitte abdest bozmak günahlardan sayılır. Dua, tesbih, zikir ve tefekkürle meşgul olanlara melekler de dua ederler.[25]
5. CAMİDE İLK SAFTA DURAN KİŞİYE MELEKLER DUÂ EDER
Camide ilk safta duran kişiye melekler duâ ederler. Camide birinci safta durmanın fazileti konusunda pek çok hadis-i şerif varid olmuştur. Bunlardan bir tanesi meleklerin birinci safta namaz kılana duâ etmesiyle ilgilidir:
Bera’ b. Azib (R.A.)’dan:
Resûlüllah (S.A.V.) Efendimiz, safların arasına girer, bir taraftan diğer tarafa kadar dolaşır, omuzlarımıza ve göğüslerimize elini dokundurarak ileri ve geri çıkanları düzeltir ve:
“Safta ileri geri durup ihtilaf etmeyiniz, yoksa kalpleriniz de başka başka olur” ve: “Şüphesiz ki, Allah ilk safta namaz kılanlara rahmet ve melekler de duâ ederler.” buyurdu.[26]
6. SAFLARIN SAĞ TARAFINDA DURAN KİŞİYE MELEKLER DUÂ EDER
Hz. Aişe (R. Anha)’nın naklettiği hadis-i şerifte Resûlüllah (S.A.V.) şöyle buyurdu.
“Muhakkak, Allah ve melekleri safların sağ kollarındakilere rahmet ve duâ ederler.” buyurdu.[27]
7. ORUÇLU OLAN KİŞİNİN YANINDA BAŞKALARI YİYİP İÇTİKLERİ ZAMAN, O ORUÇLU KİŞİYE MELEKLER DUÂ EDER
Oruçlu olan kişinin yanında yememek, içmemek adaptandır ve nezaket kuralıdır. Buna gayr-i müslimlerin bile riayet ettiklerini müşahede etmekteyiz. Onun için dine saygılı yerlerde Ramazan ayında lokanta ve çay ocakları bile kapanır. İftara yakın zamanlarda iftar edecek olanlar için açılır. İster Ramazan ayında oruç tutmaması caiz olan kimselerce olsun, ister sair zamanlarda oruç tutmayanlar olsun, oruçlu kimsenin yanında yiyip içtikleri, oruçlunun da orucunu bozmaksızın sabrettiği oranda hazırdaki melekler ona duâ ederler. Şu rivayete bakalım:
Medineli Ümmü Umare (R. Anha)’dan:
Bir gün Resül-ü Ekrem Efendimiz evime geldi. Ben Hz. Peygamber’e yemek çıkardım. Resül-ü Ekrem: Sen de ye, diye teklif etmesi üzerine: Ya Resûlüllah! Ben oruçluyum, dedim. Bunun üzerine Peygamber Aleyhisselam:
“Bir oruçlu kimsenin yanında yemek yenildiğinde onlar yemekten kalkıncaya kadar veya karınlarını doyuruncaya kadar melekler de o oruçluya duâ ederler.” buyurdu.[28]
Hadiste, misafire ikram etmenin, meleklerin duâsına vesile olacak bir amel olduğuna işaret edilmektedir.
Aç bir kimseyi doyuran kimseye, melekler, misafir yedikçe de duâ ederler. Allah’tan onun için af ve mağfiret dilerler.
8. HASTAYI ZİYARET EDENE MELEKLER DUÂ EDER
Allahü Teâlâ kullarını çok sevdiğinden, insanlara yapılan en küçük bir iyiliğe karşı çok sevap verir. Aksine kullarından birine haksız yere eziyet eden kişi de çok günah kazanır.
Hastalar, ilgiye muhtaç kimseler olduklarından onlara yapılan iyiliğin ve kendilerine karşı gösterilen ilginin Allah katında değeri çok büyüktür. Bu bakımdan hastayı ziyaret etmek şeklindeki ilgi meleklerin dahi duâ etmesine vesile olur. Bakınız Resûlüllah (S.A.V.) bu hususta ne buyuruyor:
Hz. Ali (R.A.)’den: Resûlüllah Efendimiz:
“Her hangi bir müslim sabahleyin hasta müslüman kardeşini ziyaret ederse, yetmiş bin melek ona akşama kadar rahmet okurlar. Eğer akşamleyin ziyaret ederse, yetmiş bin melek sabaha kadar ona istiğfâr ederler. Aynı zamanda o kimse için Cennet’te toplanmış meyveler vardır.” buyurdu.[29]
a) Allah Rızası İçin Bir Müslüman Kardeşini Ziyaret Eden Kişiye Melekler Duâ Eder:
Allah rızası için bir müslüman kardeşini ziyaret eden kişiyi melekler karşılar ve ona Allah’ın kendisini sevdiğini müjdelerler.
Allahü Teâlâ, kullarına yapılan iyiliğe çok büyük mükafatlarla mukabele eder. Burada da Allah rızası için başka maksatlar gözetilmeksizin yapılan ziyareti, kendi sevgisini bahşetmekle mükafatlandırıyor. Peygamber (S.A.V.) bu hususta şöyle buyurmaktadır.
“Bir adam başka bir köydeki bir din kardeşini ziyaret etti. Bunun üzerine Allah, onun yolunun üzerine gözetleyici bir melek koydu.
O adam meleğin yanından geçerken melek ona:
- Nereye gidersin? Diye sordu. Adam:
- Bu köydeki bir kardeşimi ziyaret edeceğim, diye cevap verdi. Melek:
- Onda beklediğin bir menfaatin var mı? Diye sorunca adam:
- Hayır, sadece Allah Azze ve Celle yolunda onu seviyorum, dedi. Bunun üzerine melek:
- Ben Allah’ın sana şunu iletmekle görevli elçisiyim ki, sen o adamı nasıl Allah yolunda seviyorsan Allah da seni seviyor, dedi.[30]
Hadisimiz, Allah için birbirini sevmenin faziletine ve muhabbetin Allah’ın da kulunu sevmesine sebep olacağına işarettir. Meleğin kendine görülüp, Allah’ın sormasını istediği şeyleri sormasından dolayı bu kişinin rasül mü, nebi mi, yoksa sade bir insan mı olduğu hususunda ulema çeşitli deliller ileri sürmüşlerdir.
Salih kişileri ve dostları yalnız Allah rızası için ziyaret müstehaptır. Ameller ihlas sayesinde değer kazanır. Riya, menfaat gibi şeyler gözetilerek yapılan ameller Allah katında makbul değildir. Allah rızası gözetilen amellerde başka hiç bir kimsenin rızası gözetilmemelidir.
Allah’ın kulunu sevmesi, kulu hakkında hayır murad etmesi, işlerinde muvaffak kılması ve ummadığı yerlerden iyi şeyler lutfetmesi şeklinde görülür.
Allah için sevmek, akrabayı ziyaret, amellerin üstünlerindendir.
b) Hastayı Ziyaret Edene Melekler Duâ Eder
Ebu Hureyre (R.A.)’den Resûlüllah (S.A.V.)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Hastayı veya Allah rızası için sevdiği kardeşini ziyaret edene (rahmani) olarak şöyle seslenir:
“Ne mutlu sana, ne güzel yolculuk! Kendine cennette bir yer hazırladın.”[31]
Hadis, hasta ziyaretinin müstehap olduğuna delildir. Allah için kardeşleri ziyaret, teşvik edilen ziyaret türlerindendir. Bu ziyaretlere gidip gelirken kişinin günahlarının da döküldüğüne dair yorumlar getirilmektedir.
c) Hastaya veya Mevtanın Yanında Hayır Duâ Edilirse Melekler De “Amin” Derler
Ümmü Seleme (R.Anha)’nın şöyle söylediği rivayet edilmiştir. Resûlüllah (S.A.V.) şöyle buyurdu: “Hasta veya mevtanın yanında bulunduğunuz zaman ancak hayır duâda bulununuz. Çünkü melekler yaptığınız duâlara amin derler.”
Ümmü Seleme anlatıyor: Ebu Seleme vefat edince Nebi’ye (S.A.V.) giderek,
- Ya Resûlüllah! Ebu Seleme vefat etti, dedim. Bunun üzerine Resûlüllah bana:
- Ya Allah! Beni ve onu bağışla, onun yerine bana güzel bir karşılık ver” sözünü söyle buyurdu. Ben de böyle söyledim.
Allah (C.C.) bana ondan daha hayırlı, Muhammed’i (S.A.V.) nasib etti.[32]
9. EVDEN NAMAZ İÇİN ÇIKILDIĞINDA AŞAĞIDAKİ DUÂ OKUNDUĞUNDA MELEKLER DUÂ EDER
Ebu Said’l-Hudri (R.A.)’den rivayet olunduğuna göre, Resûlüllah (S.A.V.) şöyle buyurdu: “Her kim evinden namaza çıkarken:
“Ey Allahım! Senden isteyenlerin hürmetine ve bu yürüyüşüm hürmetine senden isterim. Çünkü kibir, iftihar, gösteriş ve işittirmek için çıkmadım, ancak senin gazabından saklanmak ve senin rızanı umarak çıktım.
Senden beni ateşten kurtarmanı ve günahlarımı bağışlamanı isterim, zira günahları ancak sen affedebilirsin.” Derse mutlaka Allahü Teâlâ ona kendisi için istiğfâr eden yetmiş bin melek görevlendirir ve namazını bitirinceye kadar Allahü Teâlâ ona cemaliyle yönelir.”[33]
10. HAŞR SURESİNİN SON ÜÇ AYETİNİ SABAH VE AKŞAM NAMAZINDAN SONRA OKUYAN KİMSEYE MELEKLER DUÂ EDER
Ma’kil İbni Yesar (R.A.)’den rivayet edildiğine göre Resûlüllah (S.A.V.) şöyle buyurdu:
“Her kim sabahladığında üç kere: “Kovulmuş şeytanın şerrinden hakkıyla işiten ve her şeyi bilen Allah’a sığınırım.” Dedikten sonra Haşr suresinin sonundan üç ayet okursa, Allahü Teâlâ o kişiye akşama kadar duâ etmek üzere yetmiş bin melek görevlendirir. O gün ölürse, şehit olarak ölür. Akşamladığında bunları okuyana da aynı derece vardır.[34]
11. ABDESTLİ VE ZİKİR ÜZERE YATANA MELEKLER DUÂ EDER
Şeddat İbni Evs (R.A.)’dan rivayet edildiğinine göre, Resûlüllah (S.A.V.) şöyle buyurdu:
“Hangi bir müslüman kul yatağına gelir de, yatacağı vakit Allah’ın kitabından bir sure okursa, mutlaka Allahü Teâlâ Hazretleri ona bir melek gönderir ki, o melek o kişi uykusundan uyanıncaya kadar ona eziyet edecek bir şeyi yaklaştırmaz.[35]
12. SEYYİDÜ’L- İSTİĞFÂR (İSTİĞFÂRLARIN EFENDİSİ) Nİ OKUYANIN KAZANCI
Şeddat İbni Evs (R.A.)’dan rivayete göre, Efendimiz (S.A.V.), Seyyidü’l-İstiğfâr (İstiğfârların Efendisi) şudur buyurdu:
“Ey Allahım! Benim Rabbim sensin, senden başka hiçbir ilah yoktur, beni sen yarattın, ben senin kulunum. Ben gücümün yettiği kadar senin ahdin ve va’din (sözün ve müjden) üzere sabitim, ben senin ihsan ettiğin nimetlerini itiraf ediyor, günahlarımı da kabul ediyorum, öyleyse beni mağfiret eyle! Şu muhakkak ki, günahları senden başkası bağışlayamaz. Ben yaptığım şeylerin şerrinden sana sığınıyorum.”
İnsan akşama girerken bu duâyı okuduğu zaman, o gece ölürse cennete girer yahut cennet ehlinden olur (buyurdu). Bu duâyı sabaha girerken okuduğu zaman da o günde ölürse, o da cennet ehlindendir.[36]
13. ALLAH’IN KULUNU SEVMESİ VE CEBRAİL (A.S.)’A SEN DE SEV DEMESİ
Ebu Hureyre (R.A.)’den Resûlüllah (S.A.V.)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Allah bir kulunu sevdiği zaman Cebrail’e:
- Ben onu seviyorum, sen de sev, der.
Cebrail de o kulu sever ve gök halkı arasında:
- Allah filan kul seviyor, siz de seviniz, diye haber verir. Onlar da onu severler, sonra da yeryüzünde yaşayanların kalbine onun sevgisi yerleştirilir.”[37]
Allah’ın kulunu sevmesinden muradı; onun için hayır dilemesi, kendisine hidayet ve nimet vermesidir... Cebrail ile diğer meleklerin bu kulu sevmeleri; ya onun için istiğfâr ve duâda bulunmaları ya da insanlar gibi sevmeleridir. Bu sevgi de kalbin birine meylederek onunla karşılaşmak için arzu duymasıdır. Meleklerin bir kulu sevmeleri Allah Teâlâ’ya itaat ettiği ve O’nun rızasını kazandığı içindir. Kabulün yeryüzüne konmasından maksud insanların o kulu sevmeleri ve ondan razı olmalarıdır.[38]
14. ALLAH’IN KULUNDAN NEFRET ETMESİ VE CEBRAİL’E SEN DE NEFRET ET DEMESİ
Ebu Hureyre (R.A.)’den, Resûlüllah (S.A.V.)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
.....
Bir kula Allah buğzettiği zaman Cebrail’e:
- Ben filandan hoşlanmıyorum, sen de nefret et, der. O da o kişiden nefret eder. Sonra durumu gök ehli arasında haber verir. Onlar da o kişiden nefret ederler. Sonra da yer yüzündekiler o kişiden nefret ettirilir.[39]
-
15. MELEKLERİ, MÜSLÜMANIN SABRINA ŞAHİT TUTMAK
Ebu Musa (R.A.)’den rivayete göre Resûlüllah (S.A.V.) şöyle buyurdu:
“Bir kimsenin çocuğu öldüğü zaman Allah (C.C.) meleklerine: “Kulumun yavrusunun canını kabzettiniz mi?” der. Melekler: “Evet” derler. Allah (C.C.), “Ciğer paresini aldınız öyle mi?” der. Melekler: “Evet” derler. Allah (C.C.) “Kulum ne söyledi?” der. Melekler “Sana hamd ederek, “Biz Allah içiniz ve O’na dönücüleriz” dedi. Allah (C.C.) “Kulum için cennette bir köşk bina edin ve adını Hamd Köşkü koyunuz.” diye nida eder.[40]
Hadiste, musibet anında sabretmeye, kaza ve kadere rıza göstermeye teşvik vardır. Bunun neticesinde kişiyi cennette büyük mükafata nail olacağı vaad olunmuştur.
“Kulumun yavrusu” cümlesinde Allah (C.C.) kulu kendine izafe etmesi, başına gelen musibeti sabır ile karşıladığı için şereflendirmesi ve yavrusunu sarması sebebiyledir.
“Kulumun ciğer paresini aldınız öyle mi?” cümlesinde söz konusu edilen insanın sabrının büyüklüğüne işaret vardır. Çünkü çocuğa karşı oluşan sevginin şiddeti, insanın özünü oluşturan ve onsuz yaşanmayacak olan kalbe benzetilmiştir. Böylece bu ifadeyle musibetin büyüklüğü ve ona gösterilen sabrın yüceliği açıklanmaktadır.
“Allah (C.C.) kulunun çocuğunun ruhunun kabz edildiğini ve kulunun sabrını en iyi bilendir. Bildiği halde meleklere sorması, o kuluna cennette karşılığını verirken yaptığı amellere melekleri şahit kılmak içindir.” denilmiştir.[41]
16. MELEKLER, MÜSLÜMANIN NAMAZ KILDIĞINA ŞAHİTLİK EDER
Ebu Hureyre (R.A.)’den Resûlüllah (S.A.V.)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Melekler nöbetleşerek sizin başınızda gözcülük ederler. Sabah ve ikindi namazlarında bu melekler buluşurlar. Sonra geceyi sizin yanınızda geçiren melekler göğe çıkarlar. Allah –onlardan daha iyi bildiği halde- “Kullarımı ne halde bıraktınız?” diye sorar. Melekler de Allah’a: “Yanlarından ayrıldığımız zaman da, yanlarına vardığımız zaman da namaz kılıyorlardı” diye cevap verirler.[42]
Ekseri ulemaya göre hadiste zikredilen meleklerden maksat “Hafaza” melekleridir. Allah’ın (C.C.) onlara sorduğu şey kullarının amellerini yazıp yazmadıklarıdır.
“Kullarımı ne halde bıraktınız?” diye Allah Teâlâ’nın sorması, meleklerin kullarının lehine şehadet etmelerini dilediği için olabilir. Yoksa Allah (R.A.) her şeyi bilmektedir. Bu da Allah’ın (C.C.) gizli bir lütfudur. Zira meleklere insanların yalnız ibadet hallerini gösterir, şehvet hallerini ve benzerlerini ona bildirmez denmektedir.
Meleklerin sabah ve ikindi namazlarında toplanmaları, Allah’ın (C.C.) mü’min kullarının ibadet vakitleridir. Onun için melekler hem geldikleri vakit, hem de giderken mü’minleri namaz kılarken görür, huzur-u ilahide de bunu şehadet ederler.
Ayrıca hadis sabah ve ikindi namazlarının şerefine delil olmaktadır. Sabah ve ikindi namazları en şerefli vakitlerdir. Rızıkların sabahleyin taksim edildiği, amellerin günün sonunda Allah’a (C.C.) arz olunduğu ve o vakitte kim ibadet ve taatte bulunursa rızkına ve ameline bereket verileceği hadiste sabit olmuştur.[43]
Bu hadis, bir kısım meleklerin insanları gece ve gündüz nöbetleşe takip ettiklerini, insanı hiç yalnız bırakmadıklarını belirtmektedir. Ulema çoğunlukla, bu meleklerin hafaza melekleri olduğunu söylemiştir. Başka melekler olabileceğini söyleyenler de olmuştur. Kurtubi bunlardandır. Bu meleklerin ayrı olduğunu söyleyenlere göre, hafaza melekleri insanın iyi ve kötü hallerini yazarlar. Halbuki bu melekler insanların iyi hallerine muttali olmakta, namaz durumlarını Allah’a götürmektedirler. Böylece Cenab-ı Hakk’ın mü’min kullarına bir lütfu ve kerameti olarak o meleklerde insanların kötü halleri saklı kalmaktadır. Bu ifadede hafaza melekleri ile yazıcı meleklerin aynı melekler olduğu görüşü çıkmaktadır. Halbuki bunların aynı değil, ayrı olduklarını ifade eden hadisler vardır.
Meleklerin ikindi ve sabah vakitlerinde toplanmaları da mü’min kullara bir lütuf olmaktadır. Çünkü her seferinde namaz halinde görerek Allah’ın huzurunda öyle şehadette bulunurlar.
Meleklerin münavebesi şöyle açıklanmıştır:
a) Bir kısım melekler ikindileri iner. Bunlar ertesi sabaha kadar kalırlar.
b) Sabahleyin ikinci grup iner ve her iki grup semaya çekilir.
c) Sonra geceyi mü’minlerle geçiren grup semaya çekilir.
d) İkinci gelenler ikindiye kadar yer yüzünde kalırlar. İkindi olunca başka bir melek taifesi iner ve yer yüzündeki meleklerle ikindi namazında buluşurlar.
e) Her iki grup bir müddet beraber olurlar. Sonra bir sabah namazında semaya çıkar. Bu suretle ikindide inip, sabahta da çıkış olmak suretiyle münavebe devam edip gider.
Meleklerin sabah ve ikindi vakitlerinde gelmeleri, onların vakitli geldiğini ifade eder. Öyleyse ilk vakitlerinde gelmeleri esastır. Hadislerde en efdal namazın ilk vaktinde kılınan namaz olduğu belirtildiğine göre, bu namazların meşhud olması (şahitlendirilmesi) için ilk vaktinde ve cemaatle kılınmaya teşvik vardır.
Sabah ve ikindi vakitleri daha şerefli; o iki vakitte kılınan namazlar daha sevaplıdır.[44]
Allah Teala’nın ilmi her şeyi kuşattığı ve hiçbir şey O’nun bilgisi dışında olmadığı halde, yeryüzünden huzuruna çıkan meleklere “kullarımı ne halde bıraktınız?” diye sormasının bazı hikmetleri üzerinde durulmuştur. Bunlardan biri, kendisine ibadet eden, saygı gösteren, emir ve yasaklarını dinleyen kullarının kıymetini, merhamet ve mağfiretine lâyık olduklarını kullarına göstermesidir. Bir başka hikmeti ise, şu ayetteki gerçeği meleklere göstermesidir. Cenab-ı Hak, Adem (as)’ı yarattığında melekler kendisine: “Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz seni överek tesbih ediyor ve seni takdis ediyoruz” demişler. Allah Teala da: “Şüphesiz ben sizin bilmediklerinizi bilirim” buyurmuştu. [45]. İşte Allah Teala, yeryüzündeki mü’min kullarının da tıpkı gökyüzündeki melekler gibi kendisinin emir ve yasaklarına itaat ve O’nu zikir ve tesbih etmelerine melekleri şahit kılarak, daha önceki zanlarda yanıldıklırını onlara göstermiş olmaktadır.[46]
17. VİTİR NAMAZINI GECENİN SONUNDA KILANA MELEKLER ŞAHİTLİK EDER
Cabir’den (R.A.) Resûlüllah’ın (S.A.V.) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Kim gecenin sonunda kalkacağından endişe ederse, vitir namazını gecenin başında kılsın. Gecenin sonunda kalkacağına güvenen kimse ise vitir namazını gecenin sonunda kılsın. Çünkü gecenin sonunda kılınan namaza melekler şahit olur. Bu daha faziletlidir.[47]
Hadiste, kendisine güvenen kimsenin vitir namazını gecenin sonuna bırakmasının müstehap olduğu ifade edilmektedir. Çünkü bu son vakit sükunet ve ilahi niyazların belirdiği bir vakittir. Rahmet-i İlahi’nin yoğunlaştığı andır. “ “ Şahid olunmuş, yanında olunduğu görülmüş demektir.[48]
18. ZİKİR HALKALARINA DEVAM EDENLERE MELEKLER DUÂ EDER
Zikir halkalarına devam edenlere melekler duâ ederler. Konu ile ilgili olarak Cenab-ı Allah şöyle buyuruyor:
“Sabah akşam Rablerine, O’nun cemalini dileyerek duâ edenler ile beraber candan sabret. Dünya hayatının zinetini arzu edip de gözlerini onlardan ayırma...”[49]
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) de Ebu Hureyre (R.A.)’den rivayet edilen bir hadis-i şerifte şöyle buyurmaktadır:
“Allah’ın bir takım melekleri vardır ki, bunlar sokaklarda dolaşıp zikredenleri araştırırlar. Allah’ı zikreden bir gruba rastlayınca, birbirlerine:
- Geliniz, aradığımız buradadır, diye seslenirler ve zikredenleri göğe kadar kanatları altına alırlar. Gökyüzüne çıkınca Allah Teâlâ –aslında her şeyi bildiği halde- onlara:
- Kullarım ne diyor? Diye sorar. Melekler de O’na:
- Seni tesbih, tekbir ediyorlar. Sana hamd ve tazim sunuyorlar, diye cevap verirler. Yüce Allah:
- Onlar beni gördü mü? Diye sorar. Melekler de O’na:
- Hayır, vallahi de Sen’i görmemişlerdir, diye cevap verirler. Allahü Teâlâ:
- Ya Beni görmüş olsalardı ne yaparlardı? Diye sorar. Melekler de O’na:
- Eğer Sen’i görmüş olsalardı daha çok ibadet ederler, daha çok tazim ederler ve daha çok tesbih ederlerdi, diye cevap verirler.
Yüce Allah onlara:
- Kullarım ne istiyor? Diye sorar. Melekler:
- Sen’den cennet istiyorlar, diye cevap verirler. Allah Teâlâ onlara:
- Cenneti gördüler mi? Diye sorar. Melekler:
- Hayır, vallahi Ya Rabbi, orayı görmemişlerdir, diye cevap verirler. Allah Teâlâ onlara:
- Orayı görmüş olsalardı ne yaparlardı? Diye sorar. Melekler de O’na:
- Eğer orayı görmüş olsalardı ne yaparlardı? Diye sorar. Melekler de O’na:
- Eğer orayı görmüş olsalardı oraya karşı daha güçlü bir özlem duyarlar, orayı daha ısrarlı bir şekilde isterler ve daha güçlü bir arzu duyarlardı, diye cevap verirler.
Allah Teâlâ meleklere:
- Neye karşı Bana sığınıyorlar? Diye sorar. Melekler de O’na:
- Cehennemden Sana sığınıyorlar, diye cevap verirler. Allah:
- Onlar cehennemi gördüler mi? Diye sorar. Melekler:
- Hayır, vallahi orayı görmemişlerdir, diye cevap verirler. Allah meleklere:
- Ya cehennemi görmüş olsalardı ne yaparlardı? Diye sorar. Melekler:
- Eğer orayı görmüş olsalardı ondan daha şiddetle kaçar, daha çok korkarlardı, diye cevap verirler. Bunun üzerine Yüce Allah:
- Şahit olunuz ki, onları affettim, buyurur. Meleklerden birisi:
- Onlar arasında falanca kimse var ki, o aslında onlardan değildir. Şahsi bir amaç için onların arasına katılmıştır, der. Ulu Allah o meleğe:
- Onlar öyle bir gruptur ki, onların arkadaşı kendilerine ihanet etmez, buyurur.[50]
Hadis, Allah’ı (C.C.) zikrin ve zikredenlerin faziletine açık delil teşkil ediyor. Allah’ı zikredenler, ehl-i zikir lafızlarının kapsamına, namaz kılan, Kur’an okuyan, duâ edenler, dini ilimlerin tedrisatını yapanlar vb. girer. Zira her iki grup değişik şekilde Allah’ı zikretmektedirler.
Melekler arasında yalnızca zikir halkalarını araştırıp, teftiş eden, onların hallerini Allah’a (C.C.) arz eden fırkalar vardır.
Salih kişilerle düşüp kalkmanın da bereketine hadis-i şerif delil oluyor.
Zikir iki çeşittir: Biri kalp, diğeri dil iledir. Kalp ile zikir de iki çeşittir: Biri Allah Teâlâ’nın azametini, yerle göklerdeki ayetlerini düşünmektir ki, bu zikrin en yüksek mertebesidir. Hadisten kastedilen de budur. Diğeri, kalp ile birlikte dilin zikretmesidir. Allah’ı (C.C.) dille zikretmek ise zikirlerin en zayıfıdır. Bununla beraber onda da büyük fazilet vardır.
Meleklerin kalple yapılan zikri yazıp yazmadıkları ihtilaflı bir konudur. Bazı alimler, kalbinden zikreden kimseden görülen bir alamet sayesinde melekler onları bilir ve yazarlar, görüşündedirler. Diğer bir kısım alimler ise, kalpten geçeni ancak Allah bilebileceğinden, onları melekler yazamaz, derler.
İmam Nevevi ise, bu konuda şöyle der: “Doğrusu onlar, kalp ile edilen zikri yazarlar. Kalbin huzuru ile birlikte dille yapılan zikir sadece kalple yapılan zikirden faziletlidir.
Zikir meclisinde, zikretmeden oturanlar bile oraya inen rahmetten istifade ederler. Melekler Allah’ı (C.C.) zikredenleri muhabbetle seyrederler. Kullarının kötü hallerini değil de, ibadet ve taat hallerini meleklerine seyrettirmesi Allah’ın (C.C.) ince bir lütfudur.
Yüce Allah, dünyada, dünya gözü ile görülemez. Ahirette o mükafatı kazananlar, cennetten Rablerini görecekler ki bu lezzet, cennetin tüm lezzetlerinden daha tatlıdır.[51]
Ebu Hureyre’den ve Ebu Said’den (R.A.), Resûlüllah’ın (S.A.V.) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Allah’ı zikretmek üzere oturan bir gruba melekler kanat gerer, onları rahmet-i ilahi kuşatır ve onlara sekinet iner. Allah da onları yanındakiler arasında anar.”[52]
Hadis, zikir ehlinin faziletini anlatmaktadır. Ehl-i zikirle oturup kalkmanın, onlarla dost olmanın hayırlara vesile olacağına işaret eden hadisimiz; Allah’ın kendini zikredenleri katında meleklere zikrettiğini ifade etmektedir.[53]
19. ALLAH TEÂLÂ MELEKLERİNE ŞÖYLE EMREDER
Ebu Hureyre (R.A.) anlatıyor: Resûlüllah (S.A.V.) buyurdular ki:
“Allah Teâlâ Hazretleri meleklerine şöyle emreder:
- Kulum kötü bir amel yapmak isteyince, onu yapmadıkça yazmayın. Yapınca, onu aleyhine bir günah olarak yazın. Eğer benim rızamı düşünerek terketti ise, bunu onun lehine bir sevap yazın.
- Kulum iyi bir iş yapmak arzu edince, yapmasa bile onu, lehine bir sevap olarak yazın. Eğer onu yaparsa, en az on misli olmak üzere yedi yüz misline kadar ona sevap yazın.[54]
-
20. ALLAH’IN MELEKLERİ ŞAHİT KILMASI
Hz. Enes (R.A.) anlatıyor: Resûlüllah (S.A.V.) buyurdular ki:
“Kulun gündüz veya gece amelini yazan hafaza melekleri, yazdıklarını Allah’a yükseltirler. Allah sahifenin baş ve son kısmını hayırlı bulursa, meleklere şöyle der: “Sizi şahit kılıyorum, ben kulumun sahifesinin iki tarafı arasında kalan kısmını mağfiret ettim.”[55]
Netice olarak diyebiliriz ki, Allah Teâlâ bütün kainatı bizler için bizleri de kendisine kulluk etmemiz için yaratmıştır. Rabbimiz bizlere karşı sonsuz merhamet sahibidir. O, bizim yegane dostumuz, yardımcımız ve vekilimizdir. Dolayısıyla bizler, mü’minler olarak Rabbimizin ne kadar büyük nimetleri içinde yüzdüğümüzün şuuru içinde sürekli uyanık ve şükür halinde olmalıyız. Bütün bu ikramlara karşı nankörlükten, biganelikten ve gafletten Allah’a sığınmalıyız. Merhum Mehmed Akif ne güzel söyler:
Bir baksana! Gökler uyanık yer uyanıktır,
Bunlar uyanıkken uyumak maskaralıktır!...
KAYNAKLAR:
[1] Orhan ÇEKER, “Melekleri Kendimize Nasıl Duâ Ettirebiliriz?” İslam Dergisi, Kasım, 1995, s.82-83.
[2] Ömer ÇELİK, “Melekler Bizler İçin İstiğfâr Ediyor”, Altınoluk Dergisi, Temmuz, 1998, Sayı:149, s.23-25.
[3] Mü’min, 7-9.
[4] Et-Taberi. Tefsir, XXIV, 30.
[5] Tur, 52/21b
[6] İbn Kesir, Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azim, VII, 121, İstanbul, 1984.
[7] Ömer ÇELİK, “Melekler Bizler İçin İstiğfâr Ediyor”, Altınoluk Dergisi Temmuz Sayısı, Sayı:149, Temmuz, s.23-25.
[8] Şura, 42/5.
[9] Ahzab, 33/43.
[10] Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, I, 256.
[11] Hakka, 69/17.
[12] Zümer, 39/75.
[13] Et-Taberi, Tefsir, XXIV, 29,30.
[14] Er-Rağıb, el-Müfredat, s.362, Beyrut, ts.
[15] Bursevi, İsmail Hakkı, Ruhu’l-Beyan, VIII, 157, İstanbul, 1389.
[16] Er-Razi, Fahreddin, Mefatihu’l-Gayb, XXVII, 33, Tahran, ts.
[17] R.Salihin, H.No:1523.
[18] R.Salihin, H.No:1524.
[19] İmam Nevevi, Riyazü’s-Salihin Terceme ve Şerhi, Tercüme: İhsan Özkes, Esra Yayınları, Konya, 1996, c.5, s.214.
[20] Buhari, Zekat, 27; Müslim, Zekat, 57.
[21] R. Salihin, H.No: 10.
[22] Bak. Mü’min, /9; İmam Nevevi, a.g.e., c.1., s.78-79
[23] R. Salihin, H.No: 1066.
[24] İmam Nevevi, a.g.e., c.4.,s.299-300.
[25] İmam Nevevi, Riyasü’s-Salihin, Tercüme ve Şerh: Prof.Dr. M.Yaşar Kandemir, Prof.Dr. İ. Lütfi ÇAKAN, Yrd.Doç.Dr. Raşit KÜÇÜK, Erkam Yayınları, c.5, s.228-229, İstanbul,1998
[26] R. Salihin, H.No:1094.
[27] R.Salihin, H.No: 1098; Hadisi, Ebu Davud, Müslim’in şartlarına uygun bir senetle rivayet etmiştir.
[28] R. Salihin, H.No:1271; Tirmizi, Sıyam, 785. (Tirmizi hadis hasendir demiştir.)
[29] R.Salihin, H.No:903.
[30] Müslim, Birr, 38.
[31] R. Salihin, H.No:362; Tirmizi, Birr ve Sıla, 2099; İbn Mace, 1442.
[32] R. Salihin, H.No:920; Müslim, Cenaiz, 919; Ebu Davud. 3115; İbn Mace, 1447, 1598; Tirmizi, 977.
[33] İbn Mace, Mesacid ve’l-Cemaat, 778; Ahmed b. Hanbel, 3/21.
[34] Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/26.
[35] Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4/125; Nesai, Amelül Yevmi ve’l-Leyle, 812.
[36] Buhari, Deavat, 15; Ebu Davud, Edep, 5070; İbn Mace, Duâ, 3872.
[37] R. Salihin, H.No:387; Müslim, Birr ve Sıla, 2637.
[38] İmam Nevevi, a.g.e., c.2, s.271-272.
[39] Müslim, Birr ve Sıla, 2637.
[40] R. Salihin, H.No:922; Tirmizi, Cenaiz, 1021. (Tirmizi hasen demiştir.);Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4/415;
[41] İmam Nevevi, a.g.e., c.4, s.141-142.
[42] R. Salihin, H.No:1050; Buhari, Tevhid, 23; Müslim, Mesacid, 632; Muvatta, Kasru’s-salat, 82; Nesai, Salat, 21.
[43] İmam Nevevi, a.g.e., c.4, s.289.
[44] İbrahim CANAN, Kütüb-ü Sitte ve Muhtasarı, Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları, 1. Baskı, Ankara, 1992, c.13, s.224-225.
[45] Bakara 2/30
[46] İmam Nevevi, a.g.e, c.5, s.209-210.
[47] R. Salihin, H.No:1138; Müslim, Salatü’l-Misafirin, 755, Tefsir, 456.
[48] İmam Nevevi, a.g.e., c.4, s.371.
[49] Kehf, /28.
[50] Buhari, Deavat, 66; Müslim, Zikir 25 (2689); Tirmizi, Deavat, 3600.
[51] İmam Nevevi, a.g.e., c.5, s.175-176.
[52] Müslim, Zikir, 39 (2700); Tirmizi, Duâ, 7 (3375).
[53] İmam Nevevi, a.g.e., c.5, s.177.
[54] Buhari, Tevhid, 35; Müslim, İman, 203, 205 (128,129); Tirmizi, Tefsir, En’am, 3075.
[55] Tirmizi, Cenaiz, 9 (981).